Farkındalık Pratiğinde Kabullenme

Budist Farkındalık pratiğinde de kabullenme önemli bir yer tutar. Terapötik farkındalıkta yeni bir biçim ve ruhsal işlev kazanmış olsa da, kabullenme temelde önemli bir gereksinim olarak ortaya çıkar.

Farkındalık felsefesindeki kabullenmeyi anlamak için Krishnamurti’nin söylediklerine bakalım…

 Normal olarak insan korkuyu yadsımak ister. Üstesinden gelerek, kaçarak, yok ederek, kendisini bir şekilde rahatlatarak korkuyu etkisiz hale getirir. Ama kaçarak, bastırarak, analiz ederek ve nedenlerini bulmaya çalışarak korkuyu güçlendirdiğinin farkında değildir.

 Sanki korku siz değilmişsiniz gibi korkuyu yok saymaya çalışıyorsunuz. Fakat sizin korku olduğunuzu anladığınızda hiçbir harekette bulunmazsınız.

 Korku zevkten farklı mıdır? Ya da korku zevk midir? Zevkin doğasını anladığınızda -ki zevk de zaman ve düşüncedir-korkuyla zevkin, paranın iki yüzü olduğunu görürsünüz. Geçmişte güzel bir şey yaşamışsınızdır, bu bellekte kayda geçmiştir ve zevkin gelecekte tekrar etmesini istersiniz. Tıpkı geçmişteki bir korkuyu hatırladığınız ve ondan kaçınmak istediğiniz gibi.

 Hareket aynı, ama birine zevk, birine korku diyorsunuz.

 Acının son bulabileceğini, tümüyle son bulabileceğini söylüyorum. Doğal olarak hemen soruyorsunuz: Nasıl? Nasıl diye sorduğunuzda bir sistem, bir metot, bir yöntem istiyorsunuz. Bunun için soruyorsunuz. “Bana nasıl varılacağını söyle, yolu takip edeceğim, bana göster” diyorsunuz. “Nasıl” diye sorduğunuzda yanlış soru soruyorsunuz.

 Çünkü sadece acının üstesinden gelmekle ilgilisiniz. Yaklaşımınız; “Bana nasıl aşılacağını söyle.” Asla yakınına gelmiyorsunuz. Bir ağaca bakmak istiyorsanız, onun güzelliğini, gölgesini, yapraklarının rengini görmelisiniz. Çiçeklerinin olup olmadığını görmek için yakınına gelmek zorundasınız. Acıdan kaçmak, rahatlamak istiyorsunuz. Kendinize acıyarak ya da nedenini bulmaya çalışarak acının yakınına gelemezsiniz.

 “Acı” sözcüğü size acı veriyor mu? Yoksa gerçek mi? Eğer gerçekse, acı siz olana kadar yakınına gelmek istiyor musunuz? Siz acıdan ayrı değilsiniz. Acısınız, endişesiniz, yalnızlıksınız, zevksiniz, korkusunuz (Krishnamurti, 1995).

Eskişehir Web Tasarım