KABULLENME
Teknik olmayan bir anlamda kabul etme, kişinin kendisiyle ve dünya ile olan yaşamına karşı değerlendirici bir tutum almaması; yani anlayışlı, nazik, açık, şimdiki zaman odaklı ve istekli olması anlamına gelir. Daha teknik bir anlamda ise, olayları tamamen ve hiçbir savunma olmadan ve olayların direkt ve otomatik uyaran fonksiyonlarıyla, bu fonksiyonları azaltmak ya da değiştirmek için herhangi bir edim gerçekleştirmeden ve sadece türetilmiş dilsel fonksiyonları temel olarak almadan, temas halinde olması anlamına gelir.
Tedavi bağlamında kabullenme önemli ölçü de deneyimseldir. Temelde, düşünceler, duygular ve yaşam deneyimleriyle olduğu gibi ve savunmaya geçmeden temasa geçmektir. Kabullenme, duyguyla hareket etmedir, duygu yüzünden hareket etme değildir. Bu kabulün direkt olarak deneyimlenmesi anlamına gelir.
Kabullenme öğretilebilir mi? Kabullenmenin sadece direktiflerle gelişme ihtimali düşüktür. Kabullenmenin deneyimlenmesi gerekir. Aslında, hangi haliyle olursa olsun, danışanlar şimdiye kadar yaptıkları şeye bir son vermeleri gerektiğini ve korku, acı ve anksiyetelerini kabul etmeleri gerektiğini önceden duymuşlardır. Çoğu kendi kendine, başarılı olmasa da , aynı şeyi söylemiştir.
Burada sorun, motivasyonun ya da arzu ve irade gücünün eksik olması değildir. Sorun, dünyayla olan deneyimimizi değiştirmemiz için dünyayı direkt olarak, değiştirmeden-olduğu gibi deneyimlemek için kendimize izin vermemiz gerektiğidir. Kabul etmenin dönüştürücü gücü yaşamı olduğu gibi deneyimlemekten geçer. Ne daha az, ne daha fazla…
Burada kabullenmenin, çoğumuzun kolaylıkla veya doğal olarak sergileyemeyeceği aktif ve canlı bir süreç olduğunu da eklemek gerek. Dünyamızı, ne olduğu ve de ne olması gerektiği ile ilgili yerleşik fikirlerimiz ile renklendirme eğilimindeyizdir. Bu durum, özellikle endişe ağının içine düşmüş, ya şöyle olursa diye düşünen, deneyimsel ve genellikle zihinde var olan olaylardan kaçınma içerisinde olan anksiyeteli danışanlar için de geçerlidir.
Önemli olan kişinin deneyimi kendi değerlendirmeleriyle, haklı çıkarmalarıyla ve ne olduğu ve ne olması gerektiğiyle ilgili gerekçeleriyle kirletmeden, olan şeye ‘açık’ olmayı öğrenebilmesidir. Kabullenme en nihayetinde seçim yapma ile ilgilidir. Kişi şimdiye kadarki yaşamı ile nasıl temas kuracağını seçmelidir. Bunların bir kısmı acı verici olabilir. Bugünkü kabul edici tutumunu yarın da sürdürmek zorunda değildir. Bu devam eden bir süreçtir ve her gün tekrar tekrar yapılması gereken bir seçimdir (Eifert 2005).
Kaynak: Ögel, K. (2012). Farkındalık ve Kabullenme Temelli Terapiler, Ankara: Hyb Yayıncılık