BİR KAVRAM OLARAK ''MINDFULNESS (FARKINDALIK)''
FARKINDALIK KAVRAMI
Tarih boyunca insanoğlu, üzüntü ve kaygıların nedenlerini ve bunları dindirmenin yollarını aramıştır. Er ya da geç tüm insanlar benzer soruları soruyorlar: ‘’Neden kendimi daha iyi hissetmiyorum?’’ , ‘’Kendimi daha iyi hissetmek için ne yapabilirim?’’
Fiziksel bir bedene sahip olmak kaçınılmaz olarak kişiyi hastalık, yaşlılık ve ölüm ile ilintili acılara maruz bırakır. Uygunsuz koşullarla karşılaştığında, kişi duygusal olarak zorlanır ya da uygunsuz olarak değerlendirildiği koşulları iyileştirmeye çalışır. İnsanlar istediğini alamadığı, bir zamanlar sahip olduğu şeyi kaybettiği ve istemediği şeylerle uğraşmak zorunda kaldığında sıkıntı yaşar. Bu durum kişinin yaşamı görece rahat olduğu zaman bile geçerlidir. Sonuç olarak, doğumdan ölüme kadar, bıkıp usanmadan daha iyi hissetmeye çalışırız.
‘’Mindfulness’’, eski metinlerde kullanıldığı haliyle, farkında olma, dikkat hatırlama ile aynı kökten gelen sözcüğü olan ‘’Sali’’nin İngilizce’ye çevirisidir (Pali, Buda’nın öğretilerinin kaydedildiği dildir). Sati sözcüğü mindfulness (farkındalık) olarak ilk kez 1921 yılında çevrilmiştir.
Farkındalık Budist içgörü (vipassana) meditasyonu türlerinden biridir. Farkındalık terimi meditatif bir alıştırmayı tarif etmekle birlikte, aynı zamanda bu alıştırma sonucunda açığa çıkan zihinsel bir durum anlamına da gelmektedir. Doğu’da uzun yıllardan beri uygulanmakta olan bazı psikoterapi ekolleri, farkındalık temelli terapilerle benzerlikler taşımaktadır.
Farkındalık kavramının batıdaki psikoterapi yaklaşımlarında kullanılmaya başlaması ise yaklaşık 30 yıllık bir geçmişe dayanmaktadır. ‘’Farkındalık’’ sözcüğünün tanımı psikoterapi de kullanımı için biraz modifiye edilmiştir ve daha sonra geniş bir fikir ve pratikler bütününü oluşturmuştur. Psikoterapide kullanımıyla birlikte birçok araştırmaya da zemin olmuş, sonunda kanıta dayalı bir psikoterapi yöntemi haline gelmiştir.
Kaynak: Ögel, K. (2012). Farkındalık ve Kabullenme Temelli Terapiler, Ankara: Hyb Yayıncılık